_____________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Bloga hoş geldin.
Arşiv
-4 Şubat 2011 Cuma*
+09:15*
# Tura.
Ona doğru yavaşça döndüm ve,
“Bi’ yazı-tura oyununda kaybettiğin en büyük şey neydi?” diye sordum.
“Ruhum.” dedi yavaşça sırıtarak.
“Hayır, bu ciddi bi’ soruydu.”
“O zaman ciddi bir cevap vereyim, bir şişe Jack Daniel’s.”
Montumun iç cebinden 1996 yapımı bir 50 bin lira çıkardım ve, havaya doğru savurdum. Masaya düştüğünde de kapattım elimi üzerine.
“Yazı mı? Tura mı?”
“Peki neyine oynuyoruz? Şuan bir Jack’i daha karşılayacak kadar param yok.”
“Hayır, bu bir şişe viskiden daha ağır. Her şeyine oynuyoruz.”
Surat ifadesi değişmişti ve, hafiften korkarak
“Tura.” dedi. Elimi hafifçe kaldırdım paranın üzerinden.
Ayağa kalktım, bir yandan atkımı düzeltirken dışarıyı izliyordum. “Del Rio’s Regal Motel” yazıyordu tabelada yanlış hatırlamıyorsam.
Tekrar ona döndüm,
“Tebrikler. Hayatın senindir, artık istediğin her şeyi yapabilir, her şeye sahip olabilirsin. Ve para sende kalsın.”
Parayı aldı masadan ve cebine götürürken tuttum kolundan.
“Onu cebine koyma. Yoksa diğer sıradan paralarla karışır ve kaybolur gider.”
Kapıya doğru yöneldim. Tam çıkmadan önce,
“Ve aslında, o sıradan bir para.”
Daha sonra onu hiç görmedim. Hayatını yaşıyordu. Çünkü her şey onundu.
________________________________________________________________________________
-1 Aralık 2010 Çarşamba*
+13:40*
# Gecenin sonuna yolculuk.
Kitaplar, yazarlar ve edebiyat hakkında konuşuyorduk. Birden doğruldu ve, "Yazar Louis-Ferdinand Céline idi. İsmiyse Gecenin Sonuna Yolculuk... Ve ben de oraya gidiyordum. Gecenin sonuna. Artık rotam belliydi!"
Bütün bunları anlatırken, sanki o günleri yaşıyormuşçasına heyecanlanmıştı. Gözlerinin beyazı içkiden ve duygu yoğunluğundan pembeleşmişti. Bir tiyatro oyunu gibi seyrediyordum karşımdaki yarı entelektüel, yarı barbar adamı.
Bir kitap. Sadece yazı, cümleler ve noktalama işaretlerinden oluşan kâğıtlar bütünü. Matbaadaki makinelerin yağlarının hâlâ sayfalarında koktuğu bir kitap. Nasıl bir insanı bu kadar etkileyebilir ki? Gülüyordum içimden. Alay ediyordum her zamanki gibi, kendisine bir baş ucu kitabı yaratmış olan bu adamla ve herkesle. Gecenin sonuna yolculuk. Ne kadar saçma. Beş yüz sayfa okumaya gerek var mı, gecenin sonuna gitmek için?
"Benim" dedim. "Benim gece. Benim son. Benim yolculuk. İçinde doğmuşum gecenin. İçinde doğmuşum sonun. Yolculuk yaparak varmama gerek yok. Ben hep oradaydım. Geceyi ben bitirdim. Ancak başkaları kıçlarını kaldırıp gelebilir yanıma ve girerler gecenin sonuna. Benim krallığım orası. Gecenin başlangıcını bilemem ama, sonu bana ait!
________________________________________________________________________________
-13 Ekim 2010 Çarşamba*
+12:05*
# Kötü Çocuk
Arkadaşlarım 3-4 ayda bir 100-150 liralık ayakkabılar alsın, ben 5 ay boyunca demetevlerden 15 liraya alıp üzerini sprey boyalarım ile boyadığım çakma adidaslar ile gezeyim, ablam her haftasonu 70 liraya yakın para harcasın, ben 2 ayda 1 "arkadaşlarla dışarı çıkıcam" dediğimde 20 lira para alayım, "bunun yarısı yol parası zaten" dediğimde aldığım cevap "10 lira neyine yetmiyo" olsun, ablam tutup da sikik bi kitaba 50 lira verince "bitirince ben de okuyayım" olsun, ben kızılaydaki işportacıların sattığı 10 liralık korsan kitaplardan istediğimde "napıcaksın onu boşver" densin, ablama GEREKSİZ YERE ikinci bi laptop alınsın, ben sadece bi mousepad istediğimde "ne gerek var a4 kağıdı koyarsın" densin, sonra "arkadaşlarım asıl ailem, onlardan bi şey istediğimde yerine geliyo" veya "bazen arkadaşlarımı sizden çok daha seviyorum" dediğimde kötü çocuk ben olayım.
Sikerim.
________________________________________________________________________________